28 Eylül 2010 Salı

Zamanın Silemediği Çok Fazla Şey Var


Kolunun altına girmiştim. Eli saçlarımda dolaşıyordu. Önümüzde bir dergi vardı. Güya twitter dergisiymiş. Ayın en iyi tweetlerinin olduğu aylık çıkan bir dergi. Ben okuyordum, o gülüyordu. Birisi geldi yanımıza ve ona dönerek, "ooo X hocam sonunda turnayı gözünden vurmuşsun, sana yakışan da buydu..." dedi. Bana döndü, gözlerinin içi gülüyordu. Bense aşk ve şefkatten ölmek üzereydim kolunun sıcak ağırlığı altında... "Kalkalım mı?" diye sordu. Kafamı salladım. Konuşsam sanki mutluluktan ağlayacaktım.
Bana ait eşyalar varmış da onları girerken bir yere bırakmışız; almaya gitti. Döndüğünde bir elinde eşyalarım diğer elindeyse avucuna sıkı sıkı yapışmış bir oğlan çocuğu vardı. Yok böyle bir çocuk, o kadar sevimli... Güya o da benim çocuğummuş. Neyse. Çıktık, uzunca bir koridorda yürümeye başladık. Karşıdan bir erkek geliyordu. Kim olduğunu bilmiyorum ama benim mutluluk tablom karşısında perişan olmasını istediğim bir erkek... Daha çok sarıldım aşık olduğum adama, o zaten beni içine sokacak. Karşıdan bize doğru gelen, omuzları dik, kendinden emin yürüyen erkek pişmanlıktan ölmek üzere olan sefil bir yaratık şimdi. Gerisin geri dönerek koşar adımlarla uzaklaştı yanımızdan. Tam o sırada koridorun bir duvarında gömme dolap gibi bir dolap belirdi. İçine elimizdeki eşyaları koyduk ama dolabın kapağı bir türlü kapanmıyor. Koca kapaklar ardına kadar açık. Bir kapağı o tutmuş, diğer kapağı ben. "Hadi ikimiz aynı anda ittirelim; biiir, ikiii, üüüççç..." derken telefonum çalmaya başladı. Allah Allah bende telefon mu vardı, varsa neredeydi diye çantamı, ceplerimi yoklarken gözümü odamdaki tanıdık eşyalara açtım. Yastığımın altına girmiş telefonumu buldum, kahrolası alarmı susturdum. Nolurdu Tanrım biraz daha, bir yarım saat daha uyuyabilseydim ve kaldığım yerden devam edebilseydim. Hatta hiç uyanmasaydım, bir rüya bile olsa yanında olsaydım.

Rüyamdaki adam voleybol hocamdı. Bütün kızlar gibi ben de ona aşıktım ve bütün kızlar gibi ben de antrenman sonrası zemin kattaki duşlara inerken merdivenlerde bayılma numarası yapmıştım. Nasıl da kucaklamış, üst kattaki dinlenme odasına çıkarırken diğer kızlara dönüp nasıl da gülerek, "hey yerde bir fıstık buldum kızlar, hadi yiyelim..." demişti. Kızların suratı ekşimik gibi. Severdi beni ama benim istediğim gibi değil. Özel bir ilgisi vardı bana karşı ama sandığım gibi değil.

Seneler sonra bizim voleybolcu kızlardan birine rastladım otobüste. Yanına oturdum. "Haberin var mı, X Hoca evlendi." dedi. "Öyle mi?" dedim; bir yarım yamalak, "Allah mutlu etsin." çıktı ağzımdan. Merak ediyordum ama soracağım sorunun cevabından da o kadar korkuyordum ki. Sonunda merakım korkumu yendi. "Kiminle evlendi, bizim kızlardan biri mi, tanıdığımız biri mi?" diye sordum sesimin neşeli ve öylesine soruyor gibi aldırmaz çıkmasına dikkat ederek. "Yok, yok bizden değil tanımıyoruz hiçbirimiz, yabancı biri..." dedi. Niyeyse rahatladım. İnsan bazen çok kolay salak olabiliyor. Adam evlenmiş işte. O veya bu, ne değişecek?

Bu olayın üstünden tam bir sene sonra bayram için memlekete gittiğimde kardeşimle babaannemin elini öpmekten çıkmışız, durağa doğru yürüyoruz. O zaman daha araba almamışım. Otobüslere yetişmeye çalıştığımız ama her defasında saatlerini kaçırıp dakikalarca beklediğimiz zamanlar... Ta durağın karşı caddesinden tanıdım onu. Yaklaştıkça daha da netleşti gözümde. Sonunda durağa ulaşıp biraz ötelerinde otobüsümüzü beklerken yanındakilere dikkat etmek geldi aklıma... Koyun kıvırcığı siyah saçları ve yüzüne hiç gitmemiş gözlükleriyle karısı... Kucağında çocuğu... Karısıyla herhangi bir temas içinde değil. Hatta aralarında iki insanın rahatça geçebileceği açıklıkta bir boşluk. Boşluk... Boşluklar...

Üzerinde taba rengi deri ceketiyle hala çok yakışıklıydı. Çok erken baba olmuş diye düşündüm. Belki de kadın hamile kaldığı için kendisiyle evlenmek zorunda bırakmıştır diye senaryolar döşendim. Ömrümde ilk defa bir otobüsü oflayıp puflamadan bekledim ve ilk defa otobüsüm bu kadar çabuk geldi. Biz bindiğimizde onlar hala bekliyorlardı. Ufacık bir nokta olarak kalana kadar baktım geriye...

Gerilere gittim, taaa gerilere...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder