28 Eylül 2010 Salı

Sözcüklerin Ötesinde


Karşı dairemin kapısı her gıcırdayarak açıldığında, kendi daire kapımın gözetleme deliğinde buluyorum kendimi. Adam bir kolu karısının omuzunda, diğer kolunda sürekli çığlıklar atan bebekleriyle dikiliyor karşımda. Balık gözüyle bile yakışıklı... 


Sokakta oynamaktan gelen diğer çocuğuna, "hadi elini-yüzünü yıka, hemen sofraya oturcaz" diyor. "Annenle çok güzel yemekler hazırladık."

En çok bu sahnede arzuluyorum onu. Sabah günaydınlaştığımızda veya asansör kapısını benim için tutarken falan değil. Nasıl seviştiğini hayal ediyorum. Sonra nasıl sigara içtiğini... Uykuyla uyanıklık arasında nasıl mırıldandığını...

Markette limon bulamadığı için hazır limon suyu alıp gelen kocasının nasıl da başına ekşiyen ve yorgun argın adamı tekrar diğer marketlere bakması için gönderen karısına, aynı gece arkasından sarılıp da mı uykuya daldığını merak ediyorum. Hafta sonları bütün bir gün ve akşamları nasıl da avazı çıktığı kadar bağırarak kendisini ve çocuklarını sindiren bir kadına...

Limona gerek yok be kadın. Sen ekşitiyorsun işte her şeyi...

Ahh ulan diyorum, o adam bende olacak limon olup ekşimek yerine başına, şeker olur eririm ağzında... Yağlı-ballı ekmek olurum, beğenmedi mi kaymaklı ekmek kadayıfı olurum, çilekli milkshake olurum... Ne isterse onu olurum. Kölesi olurum, efendisi olurum... Sevgilisi, arkadaşı, eşi, dostu, orospusu... ama asla bir limon değil...!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder